8.Sınıf 3.Ünite
www.dindefterim.com
www.dindefterim.com
DİN ve HAYAT
Din, Birey ve Toplum
• Yapılan arkeolojik çalışmalar ve dinler tarihi araştırmaları, dinin insanlık tarihi boyunca var olan evrensel bir kurum olduğunu ortaya koyar. Yüce Allah, ilk insandan itibaren insanlara ilahi kitaplar ve peygamberler göndermiştir. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’dir. • İslam dini Allah’ın insanlara gönderdiği son ilahi dindir. İslam dini evrensel olduğu için bütün insanlara hitap eder. • İslam dininin temel amacı hem bireyin hem de toplumun mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşaması, en önemlisi de insanın bu dünyadan ahiret alemine imanlı bir şekilde göç ederek cenneti kazanmasıdır. • İslam dininde yer alan temel inanç, ibadet ve ahlak esasları bireysel ve toplumsal yönden mükemmele ulaşmamıza yöneliktir. Bunun için en önemli rehberimiz Kur’an-ı Kerim ve onu bize açıklayan hadislerdir.”
"…Bu kitabı sana her konuda açıklama getiren bir rehber, bir hidayet ve rahmet kaynağı, Allah’a gönülden bağlananlar için bir müjde olarak indirdik." (Nahl suresi, 89. ayet)
İnanç Esasları:
İslam inancının temelini tevhid inancı oluşturur.
Tevhid : Allah’ın varlığı ve birliği inancı demektir.
"De ki: O Allah’tır, bir tektir. Her şey O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir. O’ndan çocuk olmamıştır. Kendisi de doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.” (İhlas suresi, 1-4. ayetler)
İslam Dininin Temel İnanç Esasları = İmanın Şartlarıdır; bunlar:
› Allah’ın var ve bir olduğuna inanmak › Meleklere inanmak › Kitaplara inanmak › Peygamberlere inanmak › Kadere inanmak › Ahiret gününe inanmak
İmanın şartlarına gönülden inanan bir müslüman, Allah’ın her an kendisini görüp gözettiğinin farkında olarak hareket eder. Allah’ın seçkin kulları olan peygamberlerin hayatlarını kendisine örnek almaya çalışır.
Bir gün ahiret hayatında Allah’ın karşısına çıkıp dünyada yaptıklarının hesabını vereceği bilinciyle iyi davranışlar yapmaya yönelir.
İbadetler:
İbadet : Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yapılan her güzel iş ve davranışa verilen isimdir.
Başlıca ibadetler olan namaz, oruç, zekat ve hac Kur’an’da farz (yapılması zorunlu) ibadetler olarak bildirilmiştir.
Bunların yanında Kur’an okumak, nafile namaz kılmak, çalışmak, vatana, millete, dine, insanlığa faydalı bilim öğrenmek, hayırseverlik, yardımseverlik vb. birçok güzel davranış ibadet kapsamına girer.
"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyat suresi, 56. ayet)
İbadetlerin bireysel ve toplumsal birçok faydaları vardır. İbadet insanın iç huzurunu güçlendirir.
› İnsan sıkıntılı zamanlarında dua, Kur’an okuma, namaz vb ibadetlerle Rabb’ine yönelir, O’na sığınır, O’ndan yardım ister. Böylece sıkıntılarını hafifletir. İnsanın işlediği hatalardan dolayı tövbe etmesi, onun ümitlerini canlı tutar ve böylece güven duygusu oluşur. › Namaz insanı Allah’a yaklaştırır. Onu disipline eder, temizliğe alıştırır, planlı ve programlı olmayı, zamanı iyi kullanmayı öğretir. › Oruç insana sabretmeyi ve muhtaçların halini anlamayı öğretir. Yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma duygularını güçlendirir. Nimetlerin değerini anlamamızı sağlar. › Zekat toplumdaki ekonomik dengeyi sağlar. Fakirler ve zenginler arasında sevgi köprüleri kurar. › Hac toplumda kardeşlik, birliktelik duygularını güçlendirir.
Ahlak İlkeleri:
Ahlak kelimesinin sözlük anlamı karakter, huy, yaratılış demektir.
Terim olarak ise güzel davranışlar, güzel huylar, toplumun fertlerinin uymak zorunda oldukları kurallar demektir.
Dinimizde güzel ahlaklı olmaya büyük önem verilir. Peygamber Efendimizin gönderiliş amaçlarından biri de güzel ahlakı yaygınlaştırmaktır.
Nitekim Peygamberimiz “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de insanları güzel davranışlar yapmaya yönlendiren birçok ayet-i kerime vardır.
Dinimizin emirlerine uyan kişi kendine çeki düzen verir ve hem inanç, hem ibadet, hem de ahlak konusunda İslam’ın ilkelerini yaşamak için elinden gelen gayreti gösterir. Böylece toplumsal hayatta barış, huzur ve güven ortamı oluşur.
“Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’raf suresi, 199. ayet)
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin yaptığıdır ki Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir…” (Bakara suresi, 177. ayet)
Muamelat:
Ukubat:
Dinin Temel Gayesi
İslam dininin temel amacı insanın hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olmasını sağlamaktır. Bunun için uyulması gereken ilkeler rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimizin hadislerinde açıkça belirtilmiştir.
Yüce dinimiz İslam’ın bu ilkelerinde can, nesil, akıl, mal ve din emniyetiyle ilgili hükümler de yer almaktadır.
Canın Korunması:
Dinimizde insan öldürmek en büyük günahlardan sayılır. Bunun yanında intihar etmek de büyük günahtır. Çünkü hayat Allah’ın bize emanetidir.
İslam dini inanç farkı gözetmeksizin bütün insanların hayat hakkını koruma altına alır.
Başkalarının sağlığını tehlikeye atacak davranışlar bireylerin sağlık hakkını ihlal etmek demektir.
Dinimizde insan sağlığını tehlikeye atacak her türlü üretim, alım-satım, çevreyi kirletmek gibi uygulamalar günah sayılır.
İşverenler de işçilerinin iş sağlığı ve güvenliği hususunda sorumludurlar. Bu nedenle hem kendi sağlığımıza, hem de başkalarının sağlığına zarar verecek tutum ve davranışlardan uzak durmalıyız.
"Kim de bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa suresi, 93. ayet)
Neslin Korunması:
Neslin korunması toplumun devamı için bir zorunluluktur. Neslin korunabilmesi sağlıklı bir aile kurmakla mümkündür. Bu nedenle İslam dini, aile kurumunun temeli olan nikâh üzerinde önemle durmuştur. Kur’an-ı Kerim’de evlilik ve aile ile ilgili kurallar ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” (Rum suresi, 21. ayet)
“Ey gençler! Aranızda gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan korumak ve iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur.” (Hz. Muhammed s.a.v.)
Malın Korunması:
Dinimize göre helal yoldan olmak şartıyla herkesin mülk edinme hakkı vardır. Ancak hırsızlık, kumar, rüşvet, gasp gibi haksız yollarla elde edilen kazançlar mülk sayılmaz ve haram olur. Bu sebeple kişinin emek ve zaman harcayarak elde ettiği malının hırsızlık, gasp veya yağma gibi çirkin fiillerle alıkonulması haramdır. Kumar yoluyla kazanç elde etmek de haramdır. Dolayısıyla dinimiz helal yoldan kazanılan malın korunmasına önem vermiş, haksız kazancı yasaklamıştır.
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticaret dışında, mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.” (Nisa suresi, 29. ayet)
Aklın Korunması:
İnsan akıllı bir varlıktır. Bu özelliğiyle diğer canlılardan ayrılmış ve inanıp iyi işler yapmak üzere Allah tarafından sorumlu tutulmuştur. İnsanın Allah katında sorumlu olabilmesi için akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve özgür bir birey olması gerekir. Yani İslam’ın ilkeleri bu şartları taşıyan insanlar için geçerlidir. Bu sebeple dinimiz aklın korunmasına büyük önem vermiş, insanın akıl sağlığını tehlikeye atan, sağlıklı düşünmesini engelleyen alkol, uyuşturucu vb. zararlı alışkanlıklardan uzak durulmasını istemiştir.
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?” Maide suresi, 90, 91. ayetler
Dinin Korunması:
Dinin korunmasında gözetilmesi gereken en önemli husus sağlam ve doğru bilgi kaynaklarıyla dinin anlaşılmasıdır. İslam dininin temel kaynakları Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetidir. Kur’an ve sünnete dayanmayan din anlayışları kabul edilemez. Dinde dayanağı olmayan ve sonradan ortaya çıkan yaklaşımlar bid’at olarak görülmüştür.
“Sözlerin en hayırlısı Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkarılan bid’atlerdir. Bütün bid’atler de dalalettir. (Hz. Muhammed s.a.v.)
Dinin korunması Allah’ın (c.c.) çizdiği sınırlar içerisinde kalarak dinin emir ve yasaklarını uygulamakla mümkündür. Din bid’at ve hurafelerle tahrif edilebildiği gibi yanlış yorum ve uygulamalarla da özünden saptırılabilir. Bu sapmalara maruz kalmamak için Müslümanlar her namazda okunan Fâtiha suresinde Yüce Allah’tan kendilerini dosdoğru yola iletmesini dilerler. Bid’at ve hurafelerle yoldan saparak Allah’ın (c.c.) gazabına uğrayanların yolundan da uzak tutmasını isterler.
Hz. Yusuf’un (a.s.) Hayatı
Kur’an’da yer alan surelerden biri olan Yusuf suresi, 111 ayetten oluşmaktadır. Bu surede Hz. Yusuf’un hayatı anlatılır. Yusuf aleyhisselamın hayat hikayesi Kur’an-ı Kerim’de “kıssaların en güzeli” olarak nitelendirilmiştir.
Hz. Yusuf’un Hayatı:
Hz. Yusuf aleyhisselam Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden olup Yakup peygamberin oğludur. Hz. Yakup’un on iki oğlu vardı. Bunların içinde dünyalar güzeli bir çocuk olan Yusuf’u çok seviyordu. Hz. Yusuf on iki yaşlarındayken rüyasında on bir yıldız, ay ve güneşin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyayı hemen babasına anlattı. Babası, Yusuf’a (a.s.) ileride önemli bir insan olacağını, büyük nimetlere kavuşacağını ve bu rüyayı kesinlikle kardeşlerine anlatmamasını tembih etti. Çünkü Yakup (a.s.) büyük oğullarının Yusuf’u kıskanıp ona bir kötülük etmelerinden endişe ediyordu.
Babalarının Yusuf’u daha çok sevmelerinden dolayı rahatsız olan ve Yusuf’u kıskanan diğer kardeşler bir araya toplandılar. Aralarında anlaşarak Yusuf’tan kurtulmaya karar verdiler. Gezip dolaşmak bahanesiyle babalarından izin alarak Hz. Yusuf’u kırlara götürdüler. Daha sonra onu bir kuyuya attılar. Avladıkları bir hayvanın kanını Yusuf’un gömleğine sürerek bu şekilde babalarının yanına döndüler. Babalarına “Yusuf’u kurt kaptı.” diyerek yalan söylediler.
Kuyunun yanından geçmekte olan bir kervanın yolcuları, Hz. Yusuf’un sesini duyup onu kuyudan çıkardılar. Hz. Yusuf’u Mısır’a götürerek onu Mısır vezirine köle olarak sattılar. Yusuf aleyhisselam Mısır vezirinin evinde rahat bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. Gençlik dönemlerine eriştiğinde kendisine atılan bir iftiradan dolayı hapse atıldı ve uzun yıllar hapiste kaldı. Hz. Yusuf hapisteyken Allah ona rüyaları yorumlamayı ( rüya tabirini) öğretti. Yusuf (a.s.) hapisteyken arkadaşlarının rüyalarını yorumluyor, yorumladığı bu rüyalar doğru çıkıyordu. Allahü Teala Hz. Yusuf’a zindandayken peygamberlik vazifesini bildirdi.
Mısır hükümdarı, bir gece rüyasında yedi zayıf ineğin yedi besili ineği yediğini ve yedi yeşil başağın yanında yedi kurumuş başak olduğunu gördü. Bu rüyasının yorumlanmasını istedi. Fakat yanındaki danışmanların yaptıkları yorumlamaları mantıklı bulmadı. O sırada Hz. Yusuf’un hapis arkadaşı olan ve ona rüyasını yorumlatan bir kişi kralın yanında bulunuyordu. O kişi krala, bu rüyayı yorumlayabilecek birini tanıdığını ve rüyanın yorumunu öğrenebileceğini söyledi. Kral da bunu kabul etti. O adam hemen Yusuf aleyhisselamın yanına gitti ve hükümdarın (kralın) rüyasını anlattı. Hz. Yusuf, yedi yıl bolluk olacağını, peşinden gelen yedi yılın ise kıtlık ile geçeceğini söyleyerek kralın rüyasını yorumladı. Mısır hükümdarı Hz. Yusuf’un yorumunu mantıklı buldu ve bu konuda ne tür çözüm önerilerinin olduğunu sordu. Hz. Yusuf hükümdara önerilerini söyledi. Bunun üzerine hükümdar, Hz. Yusuf’u hapisten çıkardı ve ona devletin hazinesinin sorumluluğunu verdi. Hz. Yusuf yedi yıl bolluğun olduğu zamanlarda üretilen ürünlerin bir kısmını depoladı ve böylece devletin hazinesini doldurdu. Bolluk yıllarının ardından gelen kıtlık yıllarında depolardaki bu ürünleri halka dağıtmaya başladı.
Bu sırada Hz. Yusuf’un vatanı ve ailesinin yaşadığı yer olan Kenan (Filistin) diyarında da kıtlık yaşanıyordu. Hz. Yakup, oğullarını erzak almak üzere birkaç defa Mısır’a gönderdi. Hz. Yusuf kardeşlerini tanıdı ancak onlara ilk başta kendini tanıtmadı. Ancak daha sonra onlara kendini tanıttı. Kardeşleri Hz. Yusuf’u tanıyınca çocukken ona yaptıklarından dolayı çok mahcup oldular. Ancak Hz. Yusuf, eskiden kendini kuyuya atmalarına ve çok sevdiği babasından ayırmalarına rağmen ağabeylerini affetti. Hz. Yusuf onlara “Bugün kınanacak değilsiniz. Allah sizi affetsin. O, merhametlilerin en merhametlisidir. ” (Yusuf suresi, 92. ayet) dedi.
Yusuf peygamber; babasını, annesini ve kardeşlerinin hepsini Mısır’a davet etti. Onlar da bu daveti kabul ettiler. Mısır’a vardıklarında Hz. Yusuf annesiyle babasını tahta oturttu. Diğer on bir kardeşi ise Hz. Yusuf’a saygılarını göstermek için onun önünde eğildiler. O zaman Hz. Yusuf “…Babacığım, işte bu daha önce gördüğüm rüyanın gerçekleşmesidir. Rabb’im onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozdu. Sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabb’im bana pek çok iyiliklerde bulundu…” (Yusuf suresi, 100. ayet) dedi.
Hz. Yusuf (a.s.) Mısır’da uzun yıllar Maliye Bakanlığı yaptı ve insanları adaletle yönetti. Onlara peygamberlik yaptı. İnsanları her zaman iyiliğe ve güzelliğe çağırdı.
“Andolsun, Yusuf ve kardeşlerin(in kıssaların)da, (hakikatı arayıp) soranlar için ibretler vardır.”
Asr Suresi ve Anlamı
Sure, adını birinci ayette geçen “asr” kelimesinden alır. Asr; zaman, çağ, ikindi vakti gibi anlamlara gelir. İslam bilginleri “asr” kelimesini daha çok Hz. Muhammed’in (s.a.v.) asrı ve ahir zaman şeklinde yorumlamışlardır. Asr suresi, insanı ebedi mutluluğa ulaştıracak ve ebedi hüsrandan kurtaracak temel yolları açıklar. Surenin başında zamana yemin edilerek onun insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekilmiştir. Çünkü zaman insan için değerlidir. İnsanın ömrünü Allah’ın (c.c.) emrettiği şekilde değerlendirmesi tavsiye edilmiş aksi takdirde ziyanda olacağı bildirilmiştir.
Suredeki Önemli Kavramlar: 🔸Asr(zaman-ikindi vakti) 🔸Salih amel 🔸İman etmek 🔸Hak(doğruluk-gerçek-adalet-pay-hisse-Allah'ın adı) 🔸Sabır
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Vel asr.
- İnnel insane le fi husr.
- İllellezine âmenû ve amilü’s sâlihâti ve tevâsav bi’l hakkı ve tevâsav bi’s sabr.
Anlamı:
- Andolsun zamana ki
- İnsan gerekten ziyan içindedir.
- Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir).