7.Sınıf 1.Ünite

www.dindefterim.com

MELEK ve AHİRET İNANCI

Görülen ve Görülemeyen Varlıklar

• Varlıklar alemi, gözle görülebilen (maddî) ve gözle görülemeyen (manevî) olmak üzere ikiye ayrılır.

• İnsan, hayvan, bitki, ağaç, taş, gök cisimleri, toprak, su maddi varlıklardandır.
• Melek, şeytan, cin, akıl, sevgi, merhamet, üzüntü vb ise manevi varlıklardandır.
• Melek, şeytan ve cin, gözümüzle göremediğimiz, ancak Allah tarafından Kur’an’da varlıkları bildirildiği için inandığımız varlıklardır.

Kur’an’a Göre Cinler: Cinler, melekler gibi gözle göremediğimiz varlıklardandır. Ancak cinler, insanlar gibi Allah’a inanıp ibadet etmek ve doğru davranışlar yapmakla yükümlüdürler. Hatta Peygamber Efendimiz İslam dinini cinlere de tebliğ etmiş, anlatmıştır.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât suresi, 56. ayet)

Yüce Allah, cinleri yalın bir ateşten yaratmıştır. Onlar yaratılışları gereği çok hızlı hareket ederler. Ayrıca geleceği bilemezler.

“Cini de yalın bir ateşten yarattı.” (Rahman suresi, 15. ayet)

Kur’an’a Göre Şeytan: Gözümüzle göremediğimiz varlıklardan birisi de kötülüğün sembolü olan şeytandır. Yüce Allah, şeytanı da ateşten yaratmıştır. Şeytanın amacı insanı Allah’ın yolundan uzaklaştırmak, ibadetten alıkoymak ve kötü işler yapmaya yöneltmektir. Bunun için de insana vesvese verir, tuzak kurar, insanlar arasına fitne sokar. İnsan kötü bir fiil işlediğinde şeytan bunu ona güzel gösterir.

Şeytanın Allah’a İsyanı: Yüce Allah, ilk insan Hz. Adem’i yarattığı zaman ona akıl, irade gibi üstün vasıflar verdi. Sonra da meleklerin ve İblis’in (şeytanın atası) Adem’e secde etmesini (önünde saygıyla eğilmelerini) istedi. Melekler hemen emre uyup secde ettikleri halde İblis kendisini Adem’den üstün görüp secde etmekten vazgeçti. Böylelikle kibirlenerek Allah’ın emrine karşı geldi ve isyan edenlerden oldu. Kıyamete kadar da insanoğluna düşman olduğunu ilan etti.

“Meleklere, ‘Adem’e secde edin.’ demiştik, hemen secde ettiler. Yalnız iblis diretti, kibirlendi, nankörlerden oldu.” (Bakara suresi, 34. ayet)


Meleklere İman

Allahü Teala’nın nurdan yarattığı, gözle görülmeyen varlıklara melek denir. Meleklere inanmak, imanın şartlarından biridir. Meleklerin Özellikleri ve Görevleri:

Melekler;

» İnsanlar veya hayvanlar gibi maddi bir bedene sahip değildir
» Gözle görülmezler
» Yeme, içme, uyuma ihtiyaçları yoktur
» Erkeklik, dişilik özelliklerine sahip değildir
» Evlenip çoğalmazlar
» Çok hızlı hareket ederler
» İrade sahibi değildir, sadece Allah’ın kendilerine verdiği görevleri yaparlar
» Sürekli Allah’a ibadet ederler, hiç isyan etmezler, günah işlemezler
» Farklı şekillere bürünebilirler, örneğin Cebrail (a.s.) bazen Peygamberimiz’e insan şeklinde gelmiştir
» Kanatlı varlıklardır
» Allah’ın haber verdiklerinin dışında geleceği bilmezler

Kur’an’da Adı Geçen Melekler ve Görevleri:

Dört Büyük Melek:

Cebrail: Allah’tan aldığı vahiyleri Peygamberlere iletmekle görevli melek.
Azrail: Allah’ın izniyle eceli gelenlerin canını almakla görevli melek.
Mikail: Evrende meydana gelecek doğa olaylarını düzenlemek ve yürütmekle görevli melek.
İsrafil: Kıyamet vakti geldiğinde “sûr” denilen alete üfleyip kıyameti ilan etmekle görevli melek.

Bunların dışında;

Hafaza: Koruyucu melekler.
Kiramen Kâtibin: Sevaplarımızı ve günahlarımızı kaydeden melekler.
Münker-Nekir: Vefat eden insanları sorgulamakla görevli melekler.

Meleklere İnanmanın Davranışlarımızın Güzelleşmesine Katkısı:

» Yaptığı davranışların, Kiramen Katibin melekleri tarafından sürekli kayıt altına alındığının bilincinde olan bir insan kötülük yapmamaya özen gösterir.
» Melekler insanları her zaman iyi ve doğru davranış yapmaya yönlendirirler.
» Melek inancı insanı kararlı, çalışkan olmaya yöneltir.
» Melekler her zaman insanların iyiliğini isterler.
» Meleklere inanan bir insan, zorluklar karşısında ümitsizliğe kapılmaz.

Batıl İnançlar

İslam dininin ilkelerine, akla ve bilime aykırı olan, doğru ve gerçek olmayan ve dinde varmış gibi kabul edilen inançlara batıl inanç ya da hurafe denir.


Batıl İnançlar Nasıl Ortaya Çıkar:

» Toplumda dinî konularda bilgisizliğin çok olması
» Dinin yanlış anlaşılıp yorumlanması
» İnsanların gelecek ile ilgili kaygıları
» İnsanların gizemli şeylere olan merakı
» Başka din ve kültürlere ait efsanelerin inanç dünyamıza etkisi

Toplumda Yaygın Olan Bazı Batıl İnançlar:

» Gece tırnak kesince ömrün kısalacağı inancı
» İki bayram arasında nikah kıymanın uğursuz olduğu inancı
» Türbelere çaput bağlandığında dileklerin gerçekleşeceği inancı
» Kara kedi görmenin uğursuz olduğu inancı
» 13 rakamının uğursuz olduğu inancı
» Ruh çağırma
» Sihir ve büyü yapma
» Falcılık yaparak gelecekten haber vermeye çalışma

Batıl İnançlar İle İlgili Değerlendirme:

» Batıl inançlar, İslam dininin temel inanç esaslarına aykırıdır. Çünkü bu hurafelerin temelinde Allah’tan başka varlıklardan yardım bekleme eğilimi vardır.
» İnancımıza göre yardım sadece Allah’tan beklenir.
» İnancımıza göre geleceği sadece Allah bilir, hurafelerle geleceği bilmek imkansızdır.
» Hasta olan bir insan hurafelere değil doktora yönelmeli, tedavi olduktan sonra da iyileşmek için Allah’tan yardım istemelidir.
» Toplumdaki bilgisiz insanlar, hurafeler yoluyla kaydırılmakta, sömürülmektedir.

Batıl İnançlardan Korunmak İçin Yapılması Gerekenler:

» Eğitim-öğretime önem verilmeli, insanlar cahillikten kurtarılmalıdır.
» Toplumda dinî eğitim yaygınlaştırılmalıdır.
» İnsanlar kulaktan dolma bilgilere değil, araştırmaya, okumaya yönlendirilmelidir.
» Kur’an’a ve Peygamberimizin sünnetine bağlı kalınmalıdır.


Dünya ve Ahiret Hayatı

Ahirete inanmak, İslam’ın inanç esaslarından birisidir. İnsanın öldükten sonra Allah’ın huzuruna çıkıp dünyada yaptığı işlerden sorgulanması demek olan ahiret inancı, Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette Allah’a iman ile birlikte yer alır. Dünya hayatı geçici ve kısadır. Burada her canlı gibi insan da doğar, büyür ve eceli gelince ölür.

“Her canlı ölümü tadacaktır.” (Al-i İmran suresi, 185. ayet). Ahirete inanan bir insan, dünyanın geçici ve aldatıcı zevklerine kanmaz, daha kalıcı olan ahiret yurdunu elde etmek için çalışır. Çünkü dünya zevkleri insanı yanıltan, gözünü doyurmayan, geçici zevklerdir. Ahiret ise bu hayatın son bulması, yeni ve sonsuz hayatın başlaması demektir.

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Sorumluluk sahibi olanlar için ahiret yurdu muhakkak daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (En’am suresi, 32. ayet)

Dünya hayatını manevi yönden uyanık geçiren, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınan kimseler ahirette bunun karşılığını iyi bir şekilde görecekler, kötülük peşinde koşanlar ise ahiret hayatlarında Allah’ın gazabına uğrayacaklar, haklarını gasp ettikleri, kötülük yaptıkları insanlara borçlarını ödeyeceklerdir. Bu sebeple bilinçli bir müslümana düşen görev, Allah’ın istediği doğrultuda bir hayat yaşayarak ahirete hazırlanmaktır.

Ahiret Hayatının Aşamaları

Ölüm bir yok oluş değil, aksine yeni bir hayatın başlangıcıdır. Her insan eceli gelince bu dünyadan ahiret alemine göç edecek (ölüm) ve Allah tarafından hesaba çekilecektir.

“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabb’inin zatı bakî (sonsuz) kalacaktır.” (Rahman suresi, 26.-27. ayetler)

“O, rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgarlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde (yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız…” (A’raf suresi, 57. ayet)

Kıyamet: İsrafil adlı meleğin sûr denilen alete üflemesiyle dünyadaki yaşamın son bulup bütün canlıların ölmesine kıyamet denir.

“Kıyamet vakti de gelecektir, bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.” (Hac suresi, 7. ayet)

Kıyametin Safhaları:

» İlk olarak İsrafil meleği sûr denilen bir alete üfleyecek, böylece dünya hayatı son bulacak, tüm canlılar ölecek.
» Bir süre sonra İsrafil (a.s.) sûra ikinci kez üfleyecek, dünyada yaşamış olan bütün insanlar yeniden dirilecek. Buna ba’s denir.
» Yeniden dirilen insanlar, mahşer denilen büyük bir alanda Allah’ın huzurunda toplanacaklar. Bu toplanmaya haşr denir.
» Burada herkes dünyada yaptığı işlerden, aldığı ve verdiği her nefesten Allah’a hesap verecek.
» İnsanların her birine amel defterleri verilecek.
» İnsanın bütün amelleri mizan denilen ilahi adalet terazisinde tartılacak.
» İnanıp ibadet eden, salih ameller işleyenler cennet ile ödüllendirilecek.
» İnkar eden, asi olan, zulüm ve haksızlık yapanlar ise cehennem ile cezalandırılacaklardır.

“Sûra üflenince… göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakışıyorlar.” (Zümer suresi, 68. ayet)

“Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet O her şeye kadirdir.” (Ahkaf suresi, 33. ayet)

“Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabb’imin katındadır…” (A’raf suresi, 187. ayet

Ahiret İnancının İnsan Davranışlarına Etkisi

Ahiret inancı, İslam’da yer alan altı inanç esasından birisidir. Kur’an’da ahirete iman etmeyi konu alan bir çok ayet vardır. “Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz…” (Nahl suresi, 93. ayet). Ahirete inanan bir insan, bir gün Allah’ın huzuruna çıkıp hesap vereceğini bilir ve bu bilinçle yaşar. Bu bilinçle hareket eden bir insan;

• Allah’ın emirlerine uyar, yasaklarından kaçınır.
• Kötülüğü ve kötü şeyleri terk eder.
• Ahlakını güzelleştirir.
• Salih ameller işlemeye yönelir.
• İnsanların ve tüm canlıların haklarına riayet eder.
• Vaktini hayırlı işlere harcar.
• Kendini geliştirmeye, okuyup öğrenmeye gayret eder.
• Haramdan uzak durur.
• İbadetlerini yapmaya özen gösterir.


Hz. İsa (a.s.)

İsrailoğullarına gönderilen ve Kur’ân-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden olup peygamberler arasında en yüksekleri olan ve kendilerine Ülülazm denilen altı peygamberin beşincisidir. Annesi hazret-i Meryem’dir. Allah onu babasız yarattı. Kudüs’te doğdu. Otuz yaşında peygamber oldu. Kendisine İncil adlı kitap gönderildi. Otuz üç yaşında diri olarak Allah'ın katına(şerefine/değerine) yükseltildi.

İsa aleyhisselamın annesi Meryem Hatun, Süleyman aleyhisselamın neslinden sâlihâ ve temiz bir hanımdı. Hazret-i Meryem on beş yaşına geldiği zaman, Yusuf-i Neccâr isminde biriyle nişanlanmıştı. Fakat onunla evlenmeden Allah hazret-i Meryem’e babasız olarak bir çocuk vereceğini müjdeledi.

Hazret-i Meryem, Allahü Teâlâ’nın emri ve kudretiyle İsa aleyhisselama hâmile oldu. Bundan bir müddet sonra normal olarak hâmilelik hâlleri görülmeye başlandı. Bu hâlleri gören İsrailoğulları dedikodu yapmaya başladılar. Çeşit çeşit iftirâda bulunup akla gelmeyecek, ağıza alınmayacak şeyler söylediler. Bu dedikodulara tahammül edemeyen hazret-i Meryem, Kudüs’ün 10 km kadar güneyindeki sâkin bir kasaba olan Beyt-i Lahm’e çekildi. Her şeyin Allah’ın takdîri ve dilemesiyle olduğunu düşünerek, insanların kendi hakkındaki sözlerine sabretti.İsa aleyhisselamın doğumu yaklaştığı sırada, bulunduğu yerin bahçesinde yürürken kurumuş bir hurma ağacının altına geldi. Doğum sancıları şiddetlendiğinden bu ağaca yaslandı.

Yaslandığı kuru hurma ağacı yeşillendi. Mevsim kış olduğu hâlde meyve verdi. Ayağının altında küçük bir su kanalı akmaya başladı. Bu hâl, hazret-i Meryem’i tesellî etti. Bu sırada hazret-i İsa dünyâya geldi. İsa aleyhisselam doğduğu zaman, doğudaki ve batıdaki bütün putlar yıkılıp yere döküldü. Şeytanlar bu duruma şaştılar. Nihâyet büyükleri olan İblîs, onlara İsa aleyhisselamın dünyâya geldiğini haber verdi. O doğunca gökte büyük bir yıldız göründü.

Hazret-i İsa’nın doğduğunu öğrenen İsrailoğulları Beyt-i Lahm’e geldiler. Hazret-i Meryem’in kucağında yeni doğmuş çocuğu görünce; “Ey Meryem! Bu nedir? Gerçekten çok çirkin bir iş yapmış olarak geldin. Sen pek genç fakat kocası olmayan bir kız olduğun hâlde bu çocuğu nereden aldın? Bu ne acayib ve ne şaşılacak bir hâldir?” dediler.

Hazret-i Meryem, bütün söylenilenleri sabırla dinledi. Hiç cevap vermedi. Ancak; “İşin hakîkatini size o haber versin. Siz onunla konuşun. Ondan sorup anlayın!” mânâsına kundakta bulunan hazret-i İsa’yı işâret etti. Onlar, kundaktaki çocuğun konuşamayacağını söyleyince, kundakta bulunan hazret-i İsa elini kaldırarak cevap verdi ve dedi ki: “Ey câhiller! Benim yüksek şânıma taarruz etmeyiniz ve annemi ayıplamayınız. Muhakkak ki ben, Allahü teâlânın kuluyum. O, bana kitap verip beni peygamber kılacaktır. Her nerede olsam beni mübârek kıldı ve hayatta olduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni anneme hürmetkâr kıldı… Doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kabrimden kaldırılacağım günde selâm benim üzerimedir.” dedi.

Hazret-i İsa’nın kundakta konuşmasına hayret eden İsrailoğulları dillerini yutmuş gibi oldular. Hiçbir şey söyleyemediler. Buna rağmen dedikodu yapmaktan, çeşit çeşit iftirâlarda bulunmaktan da geri durmadılar.Roma imparatorunun Şam vâlisi, babasız doğduğu için ikisini öldürmek istedi. Annesi onu alarak Mısır’a götürdü. Hazret-i İsa on iki yaşına gelinceye kadar Mısır’da kaldılar. Sonra tekrar Kudüs’e gelerek Nâsıra şehrine yerleştiler. Hz. İsa otuz yaşına girince Hak teâlâ tarafından peygamber olduğu bildirildi.

Peygamberlik emri bildirilince hemen tebliğe başladı. İnsanların Allahü teâlâya inanmalarını ve O’nun emirlerini yapıp yasaklarından sakınmalarını ve isyânda bulunmamalarını istedi. İsrailoğulları bu dâveti kabul etmediler. İsa aleyhisselam inanmayanlara mucizeler gösterdi. İsa aleyhisselam var gücüyle gayret göstermesine rağmen pek az kişi inandı. İsrailoğulları ona îmân etmedikleri gibi dâvetine karşı çıktılar ve günden güne hırçınlaştılar. İsa aleyhisselamın yumuşaklığını görerek inanmadılar. Hattâ daha da ileri giderek hazret-i İsa’yı öldürmeye teşebbüs ettiler. Bunun üzerine hazret-i İsa, kendisine îmân edenler arasından seçtiği havârî adı verilen on iki kişiden Allahü teâlâya îmân ve ibâdet edeceklerine ve kendisine yardımcı olacaklarına dâir söz aldı.

Yahudilerden bir topluluk İsa aleyhisselam ve annesi hazret-i Meryem’e dil uzattılar. İsa aleyhisselam bunu duyunca onlar hakkında bedduada bulundu. Allahü teâlâ bu duayı kabul edip hazret-i İsa’ya ve annesine dil uzatanları maymun ve domuza çevirdi. Bu durumu gören Yahudiler, hâdiseyi aralarında görüştüler. Hepsi hazret-i İsa’yı öldürmek üzere anlaştılar. Hazret-i İsa’yı aramaya başladılar. Roma İmparatoru’nun Kudüs Vâlisi Jones Pilot’u kandırıp, İsa aleyhisselamın Roma İmparatorluğu aleyhinde bulunduğuna ve Filistin’de yeni bir hükûmet kurmaya çalıştığına inandırdılar. Hazret-i İsa, son defâ olarak Havârîleri ile bir gece gizlice sohbet etti ve onlara “Horoz ötmeden (yâni sabah olmadan) sizin biriniz beni inkâr edecek ve pek az paraya satacaktır.” dedi.

Hakîkaten Yahûda isimli Havârî, sabah olmadan Yahudilerden bir miktar para alıp hazret-i İsa’nın yerini haber verdi.İsa aleyhisselamı yakalamak için Yahudilerle berâber eve girince, Allahü teâlâ Yehûdâ’yı İsa aleyhisselama benzetti. Yahudiler de onu İsa aleyhisselam diye yakaladılar ve haça (çarmıha) gerip asarak öldürdüler. Allahü teâlâ İsa aleyhisselamı göğe kaldırdı. İsa aleyhisselam bu sırada otuz üç yaşındaydı. İsa aleyhisselam göğe çıkarıldıktan kırk sene sonra Romalılar Kudüs’e hücum etti. Yahudilerin çoğunu öldürüp, bir kısmını esir ettiler. Şehri yağmaladılar. Kitaplarını yaktılar. Yahudiler İsa aleyhisselama yaptıklarının cezâsı olarak hakîr ve zelîl oldular. Hristiyanlar İsa aleyhisselamın haça gerilip orada öldüğüne, fakat sonra dirilip göğe çıktığına inanırlar.

Müslümanlar ise İsâ aleyhisselamın haça gerilmediğine, doğrudan doğruya göğe kaldırıldığına inanırlar. Bu husus Kur’ân-ı kerîm’de Nisâ sûresi 158. âyetinde meâlen şöyle bildirildi: “Onu asmadılar, onu öldürmediler. Bilakis Allahü teâlâ onu katına yükseltti…”Ayrıca hadîs-i şerîflerde buyruldu ki: “İsa (aleyhisselam) ölmemiştir. O kıyâmetten önce size dönecektir.”, “Ben Meryem oğlu İsa’nın (aleyhisselam) dünyâ ve âhirette en yakınıyım.”, “Benimle İsa (aleyhisselam) arasında başka bir peygamber yoktur.”Allahü teâlâ, İsa aleyhisselamı da 33 yaşında İdris aleyhisselam gibi göğe kaldırdı. O, insanları üç sene dîne dâvet etti. Vasiyeti üzerine Havârîleri etrafa dağıldılar. İseviliği insanlara anlatmaya başladılar.

Bu hak dînin yayılması 80 sene sürdü. Sonra Hristiyanlar sapıklığa düştüler. İncil’i değiştirdiler. Nasıl ki Yahudiler hazret-i Meryem ve hazret-i İsa’ya iftirâ ettilerse, Hristiyanlar da onun hakkında üç yanlış inanışa saplandılar. Bir kısmı, “Meryem oğlu İsa Allah’tır.” dedi. Bâzıları, “Allah’ın oğludur.” dedi. Bir başka grup da;”Baba, oğul ve rûhül-kudüs’ten biridir” dedi.İsa aleyhisselam hiç evlenmemiş, dünyâya kıymet vermemiştir.