5.Sınıf 1.Ünite

www.dindefterim.com

Allah Vardır ve Birdir

• Allah vardır ve birdir. O eşi ve benzeri olmayandır. Yüce Allah’ın mükemmel sıfatları Kur’an’ın bir çok yerinde anlatılmıştır. Evrendeki, güneş sistemindeki, dünyadaki, doğadaki, insan vücudundaki, canlılar arasındaki uyum ve düzen, Allah’ın varlığının delillerinden birisidir. Allah’ın varlığı ve birliği inancına “tevhit inancı” denir. Tevhit inancı ise Kur’an-ı Kerim’de İhlas suresinde özetlenmiştir.

• Hiçbir varlık tesadüfen oluşmaz. Örneğin bir bina kendiliğinden var olamaz. Başında ustalar ve işçiler, bunların da malzemeleri olması gerekir. Evren ve içindekiler de tesadüfen olmamıştır. Bir Yaratıcı tarafından yaratılmışlardır. O da Allah’tır.

• Evrendeki her şey belli bir uyum ve düzen içerisinde hareket eder. Bu durum, evrenin ve içindekilerin bilinçli bir tasarımın ürünü olduğunu gösterir.

• İnsanın yapısı başlı başına Allah’ın varlığının delilidir. Bedenin mükemmel tasarımı ve uyumu kesinlikle tesadüf eseri olamaz. Örneğin, her insanın parmak uçlarındaki tasarım farklıdır. Hiçbir insanın parmak ucu, diğerine benzemez.

"Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu…" (Enbiya suresi, 22. ayet)


Allah Yaratandır

• Allah her şeyi bir düzen ve ölçüye göre yaratmıştır. Evrendeki bu düzen, denge ve uyum Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde anlatılmaktadır.

“Yedi göğü birbiriyle tam bir uyum içinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratışında hiçbir aksaklık göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?” (Mülk suresi, 3. ayet)

• Bu yaratma iki türlüdür. Birincisi yoktan var etmek olan yaratmadır. Örneğin Allah evreni yoktan var etmiştir.

“Bir şeyin olmasını dilediğinde O’nun işi “Ol!” demekten ibarettir. O da oluverir.” (Yasin suresi, 82. ayet).

• Yaratmanın diğer biçimi ise var olandan başka bir şey yaratmaktır. Örneğin gökler ve yer bitişik iken ayrılmış, yeryüzü canlıların yaşaması için uygun bir hale getirilmiştir.

“Yaratmayı ilk başlatan da, devam ettiren de odur. Bu iş O’na göre pek kolaydır.” (Rum suresi, 27. ayet).

Allah’ın yaratması süreklidir.

“… O (Allah), her an yaratma hâlindedir.” (Rahmân suresi, 29. ayet)

• Esmaül Hüsna’dan “Hâlık” ismi her şeyi yaratan, “Bedî” ismi bir şeyi örneği olmadan yaratan, “Bârî” ismi ise örneği olmadan varlıkları icat eden demektir. Yüce Allah’ın subutî sıfatlarından “Tekvin” de yaratmak, yoktan var etmek anlamlarına gelir.

• Allah her şeyi yaşatandır. “Yeryüzündeki her canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir…” (Hud suresi, 6. ayet). İnsanın yaşaması için ona rızık veren, maddi imkanları sağlayan Allah, manevi olarak da ona yardım etmiştir. İnsana rehberlik etmesi, eğitmesi, öğretmesi için ona peygamberler ve kutsal kitaplar göndermiştir.

• Allah yarattığı varlıkları gözetendir. Yani Allah yarattığı varlıkları korur, ihtiyaçlarını karşılar. Ayrıca insana akıl ve irade vermiş, zaman zaman vahiy göndererek onları uyarmış, bilinçlendirmiş, terbiye etmiştir.


Allah Rahman ve Rahimdir

• “Rahman” ve “Rahim”, Allahü Teala’nın Esmaül Hüsna’sındandır. Yani 99 güzel isminden iki isimdir.

• Rahman, müslüman olsun ya da olmasın dünyada yaşayan bütün yaratılmışlara rızık veren, onları sayısız nimetler ile donatan demektir. Rahim ise ahirette sadece müslümanlara merhamet eden demektir.

• Kur’an’da Allah, rahmetinin her şeyi kuşattığını beyan ettikten sonra onu son peygambere iman edip belli niteliklere sahip olan kimselere ileride ayrıca lutfedeceğini belirtmiştir. (A‘râf suresi, 156-157)

• Bizlere düşen görev; Allah’ın “Rahman” isminden nasiplenip kötülük yapan insanları şefkat ve nezaketle uyarmak, onlara hakaret nazarıyla değil merhamet nazarıyla bakmak, ikinci olarak ise Allah’ın “Rahim” isminden nasiplenip fakirlerin ihtiyaçlarını elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince gidermeye çalışmaktır. (İslam ansiklopedisi, cilt 34, sayfa 416)

“De ki (Allah şöyle buyuruyor): “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; O, Gafûr’dur, Rahîm’dir.” (Zümer suresi, 53. ayet)

“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O size rahmetiyle lutufta bulunuyor, melekleri de dua ediyor. O, müminlere karşı çok merhametlidir.” (Ahzab suresi, 43. ayet)

Allah’ın Semi, Basar, İlim, Kudret Sıfatları

Allah her şeyi görür, her şeyi işitir, her şeyi bilir, O’nun her şeye gücü yeter.

Semi’: “İşitmek, duymak” demektir. Yüce Allah her şeyi işitir. O’nun işitmesi yaratılmışların işitmesi gibi sınırlı ve eksik değildir. O, gizli ve açık söylenenlerin hepsini aracısız olarak işitir.

“…bilin ki, Allah her şeyi işiten ve bilendir.” (Bakara suresi, 244. ayet)

Basar: “Görmek” demektir. Yüce Allah her şeyi görür. Hiçbir şey O’nun görmesinden gizli kalmaz. İnsanların ve diğer canlıların görmesi ise sınırlı ve eksiktir.

“… Allah bütün yaptıklarınızı görür.” (Bakara suresi, 233. ayet)

İlim: “Bilmek” demektir. Allah’ın ilmi sınırsızdır, sonsuzdur ve her şeyi kuşatmıştır. Evrende hiçbir olay O’nun bilgisi dışında gerçekleşmez. O’nun bilgisi ve izni olmadan bir yaprak bile kımıldamaz. Yaratılmışların bilgisi ise sınırlıdır.

” İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da yerde olanları da bilir. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Âl-i İmran suresi, 29. ayet)

Kudret: “Güç, kuvvet” demektir. Allah’ın her şeye gücü yeter. O’nun gücü sonsuz ve sınırsızdır.

“Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.” (Yasin suresi, 82. ayet)

“Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.” (Bakara suresi, 148. ayet)

Allah’ın her şeyi gördüğünün, bildiğinin ve işittiğinin farkında olan bir insan; O’nun emirlerine uyar, yasaklarından kaçınır, ahlaklı, saygılı, terbiyeli bir insan olmak için çalışır. Bir kötülük işleyeceği zaman Allah’ın kendisini gördüğünü, söylediklerini duyduğunu ve kalbinden geçenleri bildiğini anlayarak davranışlarını düzeltme yoluna gider. Maddi ve manevi yönden temiz bir hayat yaşamaya özen gösterir.

Allah'ın Sıfatları 1.İlim
2.Kudret
3.Basar
4.Semi

Dua ve Salih Amel

Dua; » İnsanın Allah ile iletişim kurmasıdır.

» İsteklerimizi Allah’a iletmektir.

» Sevinç ve üzüntülerimizi Allah ile paylaşmaktır.

» Allah’tan yardım dilemektir.

» Allah’a sığınmaktır.

» Hatalarımızdan dolayı Allah’tan af dilemektir.

» Verdiği nimetlerden dolayı Allah’a şükretmektir.İnsan dua vasıtasıyla dileklerini ve isteklerini aracısız olarak Allah’a iletir. Sıkıntılı zamanlarında Allah’tan yardım ister. Sıkıntıları geçince de O’na şükreder. Böylece Allah ile iletişimi güçlü ve devamlı olmuş olur. Dua eden kişi, Allah’ın yardımının kendisiyle olduğunu düşünür, bu yüzden manevi güç kazanır, psikolojik olarak rahatlar.”(Ey Muhammed!) De ki duanız olmasa Rabb’im size ne diye değer versin!…” (Furkan suresi, 77. ayet)

“Dua ibadetin özüdür.” Hz. Muhammed (s.a.v.)

“Dua ibadettir.” Hz. Muhammed (s.a.v.)

“Allah katında duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur.” Hz. Muhammed (s.a.v.)Niçin ve Nasıl Dua Edilir» Allah’ın bizlere verdiği sayısız nimetlere şükretmek için

» Allah’ın “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim” (Mü’min suresi, 60. ayet) emrine uymak için

» Sevap kazanmak ve Allah katındaki derecemizi artırmak için

» Allah’a sığınarak moral kazanmak, üzüntülerimizi gidermek için

» Hatalarımızı, günahlarımız affettirmek için

» Hastalıklardan, belalardan, kazalardan, tehlikelerden korunmak için

» Dünyada ve ahirette mutlu olmak için

» Yakınlarımızın, ülkemizin, insanlığın iyiliği içinDua, insanın içinden geldiği gibi ve istediği zaman edilebilir. Önemli olan samimi olmaktır. Diğer insanlar ve canlılar için de dua edilmelidir. Dua ederken Allahü Teala’nın güzel isimleri kullanılırsa daha sevap olur. Örneğin; Ey yüce Allah’ım, ey merhameti bol olan Allah’ım. Bir de dua etmeden önce gerçekleşmesini istediğimiz iş veya olay için elimizden geleni yapmalı, ondan sonra Allah’a yalvarmalıyız. Örneğin; hiç ders çalışmadan başarılı olmayı istemek doğru bir davranış değildir.

Kur’an-ı Kerim’den Dua Örnekleri:

“… Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru…” (Bakara suresi, 201. ayet)

“… Ey Rabbim! Yüreğime genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır.” (Tâ-Hâ suresi, 25.-26. ayetler)

“… Ey Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma… Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen bizim Mevlamızsın…” (Bakara suresi, 286. ayet)

“Rabb’im! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabb’imiz! Duamı kabul et.” (İbrahim suresi, 40. ayet)

“Ey Rabb’imiz! Hesabın görüleceği gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!” (İbrahim suresi, 41. ayet)

Hz. Peygamber’den Dua Örnekleri:

“Allah’ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de affet.”

“Allah’ım! Senden faydalı bilgi, temiz rızık ve kabul edilmiş bir ibadet dilerim.”

“Allah’ım! Üzüntüden ve kederden sana sığınırım.”

“Allah’ım! Beni doğru yola ilet ve bütün işlerimde başarılı kıl.”

Kültürümüzden Dua Örnekleri

Yatma duası:

Yattım Allah kaldır beni Nur içine daldır beni Can bedenden çıkmadıkça İmanla uyandır beni

Yemek duası:

Elhamdülillah Elhamdülillah Bu nimeti veren Allah Peygamberim Resulullah Her yemekte derim Bismillah


Allah’ı Arayan İnsan Hz. İbrahim (a.s.)

Hz. İbrahim’in (a.s.) Mezopotamya bölgesinde yer alan Babil ülkesinde yaşadığı belirtilir. Burası şimdiki Harran ve Urfa çevresidir. Hz. İbrahim doğmadan önce Babil ülkesi Nemrut adlı bir kralın hakimiyeti altında bulunuyordu. Nemrut bir gece rüyasında çok parlak bir yıldızın doğduğunu, parlaklığının güneş ve aydan bile çok olduğunu gördü. Bu durum Nemrut’u korkuttu. Kâhinlerini çağırdı ve rüyasını onlara anlattı.

Onlar “Ülkende bir çocuk doğacak. Halkın dinini değiştirecek. Senin saltanatın da o çocuğun eliyle son bulacak” diye rüya hakkında yorum yaptılar. Bunun üzerine çok öfkelenen Nemrut yeni doğmuş ve doğacak olan çocukların öldürülmesini emretti. Nemrut’un yanında çalışan ve bu kararı duyan Hz. İbrahim’in babası Azer, henüz Hz. İbrahim’e hamile olan eşini gözlerden uzakta bir mağaraya götürdü. Bir müddet sonra eşi mağarada doğum yaptı ve Hz. İbrahim dünyaya geldi. Annesi Hz. İbrahim’i tehlike geçinceye kadar belli bir süre mağarada büyüttü.

Aradan bir zaman geçtikten sonra Nemrut artık tehlikenin geçtiği kanısına varıp çocukların öldürülmesi emrini kaldırdı. Bunun üzerine Azer eşini ve çocuğunu eve getirdi.

Hz. İbrahim zeki bir çocuktu. Ailesinin ve içinde yaşadığı halkın putlara taptığını gördü. İnsanlar taştan, tahtadan yaptıkları putlardan yardım istiyorlar, onlara yiyecekler sunuyorlardı. Ancak Hz. İbrahim’in aklı bu durumu kabul etmiyordu.

Bir gün kırlarda gezerken yoruldu ve bir ağacın altına oturdu. Kendisini ve her şeyi kimin yarattığını düşünmeye başladı. Böyle düşünürken yorgunluktan uyuyakaldı. Akşam uyanınca gökyüzünde parlak bir yıldız gördü. Aradığı yaratıcının bu parlak yıldız olduğunu düşünüp heyecanla yıldızı seyretmeye başladı. Ancak yıldız bir süre sonra gözden kayboldu. Hz. İbrahim “Batıp kaybolan benim Rabbim olamaz!” dedi. Arkasından ay bütün güzelliği ve aydınlığıyla dolunay şeklinde doğdu. Hz. İbrahim “İşte Rabbim budur” diyerek ayı seyretmeye başladı. Bir süre sonra ay da kaybolunca Hz. İbrahim üzüldü ve kaybolan şeylerin Tanrı olamayacağını düşündü. Sonra uykuya daldı. Sabah uyandığında güneşin doğmaya başladığını gördü. Güneşin ihtişamı, aydınlığı hepsinden daha fazlaydı. “İşte Rabbim budur. Zira bu hepsinden daha büyük” dedi. Ancak akşam olup güneş yavaş yavaş batmaya başladı ve bir süre sonra gözden kayboldu. Hz. İbrahim bunun da Tanrı olamayacağını anladı ve etraflıca düşünmeye başladı. Sonra bütün bu doğup batanları ve kainattaki her şeyi yaratan Allah’ı buldu. O’nun hepsinden daha güçlü ve büyük olduğunu, ancak kendisinin O’nu göremediğini anladı. “Ben hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden (puta tapanlardan) değilim.” (En’am suresi, 79. ayet) dedi.

Hz. İbrahim’in babası Azer de putlara tapmaktaydı. Ayrıca bir put ustası olan Azer atölyesinde çalışırken oğlu Hz. İbrahim yanına geldi. Babasına, putların kendisini duyup duymadığını veya dua ettiğinde duasına karşılık verip vermediğini sordu. Azer oğlunun bu sorularına olumsuz cevap verdi. O zaman Hz. İbrahim babasına “Babacığım, elinden hiçbir iş gelmeyen, seni işitip görmeyen bu putlara ne diye tapıyorsun?” diye sordu. Azer bu duruma kızdı ve oğlunu yanından uzaklaştırdı.

Hz. İbrahim halkına putlara tapmanın yanlış olduğunu söyledi. Onları bir ve tek olan Allah’a inanmaya çağırdı. Halkı inanmasa da Hz. İbrahim bıkmadan usanmadan onlara doğruyu göstermeye çalıştı. Hatta bir keresinde halkın şehir dışında eğlence yaptığı bir zamanda tapınağa girip bütün putları baltayla parçaladı. Yalnız büyük puta dokunmadı ve baltayı onun boynuna asarak oradan uzaklaştı. İnsanlar eğlenceden döndükleri zaman putların parçalanmış olduğunu gördüler. “Bunu ancak İbrahim yapmıştır” diye düşündüler. Çünkü Hz. İbrahim kendileriyle eğlenceye gelmemişti ve aynı zamanda O putlara inanmayan biriydi. Hz. İbrahim’i çağırdılar ve putları kimin kırdığını sordular. Hz. İbrahim “…Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorsa onlara sorun bakalım…”(Enbiya suresi, 63. ayet) dedi. İnsanlar bir süre şüphe ve tereddüt içinde düşündüler. Hz. İbrahim onları Allah’a inanmaya çağırdı. Ancak onlar yine inanmadılar ve Hz. İbrahim’i kral Nemrut’a şikayet ettiler.

Nemrut Hz. İbrahim’i çağırdı. Olanları duymuştu ve O’nu sorguya çekti. Kendini beğenmiş bir tavırla Hz. İbrahim’e sordu:

─ Bu ülkenin Tanrısı benim. Senin Tanrın da kim?

Hz. İbrahim:

─ Benim Rabbim Allah’tır. O öldürür ve yeniden diriltir, diye cevap verdi.

Nemrut:

─ Ben de öldürür ve diriltirim, dedi. Daha sonra zindandan çağırttığı iki mahkumdan birisini öldürttü. Diğerini de serbest bıraktı.

Hz. İbrahim:

─ Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan getirsene, dedi.

Nemrut bu sözlere şaşırıp kaldı, ne diyeceğini bilemedi. Onu cezalandırmak istedi ve ateşe atılmasını emretti. Herkes odun topladı. Odunlardan büyük bir yığın oluşturuldu. Sonra odunları ateşe verdiler. Hz. İbrahim’i de ateşin içine attılar. O anda Allahü Teala ateşe emretti: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol!”. Ateş bir gül bahçesine dönüşüverdi ve Hz. İbrahim’i yakmadı. Bu, Allah’ın büyük bir mucizesi idi. Orada bulunanlardan bir kısmı gördükleri bu mucize karşısında Allah’a iman ettiler. Ancak Nemrut başta olmak üzere bir çoğu inanmamakta ısrar ettiler. Hz. İbrahim bu olaydan sonra kendisine inananları ve ailesini yanına alarak oradan Şam diyarına göç etti.


İhlas Suresi ve Anlamı

Kur’an-ı Kerim’in 112. suresi olan İhlas suresi, Peygamberliğin Mekke döneminde indirilmiş olup 4 ayetten oluşur. İhlas, samimi olmak, Allah’ın dinine içtenlikle (gönülden) bağlanmak demektir. İhlas suresi tevhid inancının en özlü ifadesidir. Tevhid, Allah’ın varlığı ve birliği inancıdır. Bu surede; Allah’ın bir ve tek olduğu, var olmak için başka hiçbir şeye muhtaç olmadığı, doğmamış ve doğurmamış olduğu, eşinin ve benzerinin olmadığı vurgulanır. Peygamber Efendimiz Felak ve Nas sureleriyle birlikte İhlas suresinin de kötülüklerden korunmak maksadıyla okunabileceğini ve kendisinin yatarken bu sureleri okuduğunu bildirmiştir. (Müsned, III, 417)

Bismillahirrahmanirrahim

Kul hüvellâhü ehad.

Allahüssamed.

Lem yelid ve lem yûled.

Ve lem yekün lehû küfüven ehad.

Rahman ve Rahim Olan Allahın Adıyla

”De ki: O Allah’tır, bir tektir.

Her şey O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir.

O’ndan çocuk olmamıştır. Kendisi de doğmamıştır.

Hiçbir şey O’na denk değildir.”